28 Ekim 2008 Salı

öyle bi yer ki

öyle bi yer ki;

gündeme gelmesine bile şaşırdığım bir tasarı, 14 yaşındaki kızların hayatını etkileyecek birşey hemde.

korkudan dışarı yanlarında abisi veya babası olmadan çıkamayacak. yavrucak evlenmek zorunda kalmasın diye yanında silahlı muhafızlar gezecek zira, evliliği gözüne kestirmiş ormanımın delikanlısı boş bir anlarında evlenmesin kızımızla. eğer şanslıysa!!! seçme şansı olsun eşini bu kızımızın. aile kurumu böyle güzel! başlangıçlarla kurulsun.

öyle bi yer ki!! bunu gündeme getirip birde üstüne konuşabilsin!!



tiksiniyorum hepinizden... ve evet fikirlerinden tiksiniyorum, üstlerine kusmak geldi içimden...



hem mağdur olacaksın hiç suçun yokken hemde üstüne 1 yıl daha yasal olarak bu adama bağlı kalacaksın.

nası bi anlayış bu ya. anlayabilen varsa benden değildir arkadaş, yüzüme bile bakmasın. mümkünse sırtımdan vursun..



zina suç, tecavüz evlenme sebebi mi yani??

9 Eylül 2008 Salı

tepki

ikinehirin bu yazısı üzerine aklıma geldi. takılıp duracak beynim hani ya bende bişiler söylemek istedim. tamda buna benzer bir konu düşünüyordum üstelik., children of men adlı filmi izlerken ve izledikten sonra.
biz yaşadığımız bütün zenginlikleri birilerinin sırtına basarak, ezerek ve bedelini onlara ödeterek yaşıyoruz. kullandığımız elektriğin alt yapı ücretlerini dedelerimiz babalarımız ninelerimiz günde 2 saat fazladan çalışarak ödedi, bizde hala ödüyoruz, telefon alt yapısı keza öyle. teknolojiyi ucuza kullanıyoruz, çin örneğinde fabrikaların aynı zamanda yaşam alanları olduğunu çalışanların yemek ve yatacak yer dışında birşey almadan tatilleri bile olmadan çalışıp bize ucuza mal ettikleri bu ürünler sayesinde. veya bir yere giderken kullandığımız araçların çalışması için gerekli yakıt, dünya üzerinde inanılmaz bedeller karşılığı ediniliyor. bu bedeller asla nakit değil. kurduğumuz uygarlıkların elinde her zaman kılıç olmuş ki. garipseyemiyorum. sigara örneğin, devlet yarısından fazlasını ücretinin kendine alıyor. biz hayatımızı yarıladıkça bu gelirle kim neler yapıyor kim neler. bağımlılar hayatlarıyla ödüyorlar bunu. sarı sarı altınların hızla bulunmasından, elmasların toplanmasına. buğdayı yeşerten suyun sahibi kim olacağından tutunda bütün bu mısırın yetiştiği topraklar kime aite kadar. her birinin bedeli cebimizden çıkmıyor hayır. birer birer biz ödüyoruz. inançta aynı. size inanmayanı işgalle ikna ediyorsun. olmadı işgal edemedin terörist diyorsun. halkları bak kökeniniz var deyip ayırıyorsun ve evrensel barıştan bahsediyorsun. ben hep insan olduğum için utanmışımdır. bunları bile size anlatırken kullandığım teknoloji sanılanın aksine üniversitelerin iletişimi için geliştirilmek yerine istihbarat projesidir. en yüksek bedelleri hep en yüksek yıkım güçlerine ayırmışız biz. insanlık yani.

yok ettiğimiz dünyayı korumak ve yenilemek için harcadığımız para, reklam sektörüne harcanan paranın yarısı bile var mı acaba? teknoloji üretirken daha çok insana satalım diye mi üretiyoruz yoksa, daha çok insan rahat yaşasın diye mi.

bir anlık tepkiler verip unutacağız. çünkü toplasak o kadar çok şeye o kadar fazla tepkiyi akılda tutmak zorunda kalırdık ki, yaşamı sınav diye değerlendirenler bile şaşırıp kalırlardı. taş kubbedeki altın kakmalar acaba kaç aç çocuk doyururdu. islami gücün umursamaz bir gösterisimi önemli yoksa gerçeten mala mülke değil, güce değilde insana, yaradılana değer vermek.

ben sorabileceğim soru sayısından rahatsız oluyorum.. cevapları bilmemek benim suçum mu?
duyarlı olmaya çalışan insan bir süre sonra dünyanın en duyarsızlarından biri olacaktır.
basit bir fiziksel testle şöyle açıklıyoruz bunu, bir sinir hücresini çok uzun süre bir tepkiye maruz bırakırsanız, tepki vermeyecek duruma gelecektir çünkü. psikolojide farklı değil. kapatıyor kendini. kaldıramayacağımızdan fazlasını bilmemeliyiz bence..
peki ne yapmalıyız?

benide sevilmeyen listenize alın, çünkü hepimiz biliyoruz ne yapmamız gerektiğini...
ne yapmadığımızı..

küre kültürü (globe culture)

toplum mühendisliği fakültesi açılması isteğimle ilgili ve toplum mühendisliği nedirle ilgili başarısız bir iki girişimim olmuştu aylar aylar önce. ne yazık ki akademik olamayacak amatörlükte olduğundan fazla paylaşılır bulmuyorum. yinede toplum mühendisliğinin önemli kollarından biri olan küre kültürü üzerine atıp tutmak istiyorum.

günümüz küresinin kültürlerinin multiempozisyonu nedeniyle, kökeni karmaşık, ağırlıkları ise şaşırtıcı derecede konudan konuya değişen bire küre kültürü oluşmakta olduğunu düşünüyorum. küre kültürünü taşıyan unsurların başında online oyunlar gelmekte. gençler bu gibi ortamlarda uluslararası bir iletişim kurarak, kültürel etkilerini aktarabilmekteler çünkü. bunun dışında paylaşım siteleri ve benim örnek değerlendirmek olarak size aktarmak istediğim sanat paylaşım ortamı, benim örneğim nicelerinden biri olan deviantart.

küre kültürünün oluşmasında, insanların çoğunlukla çıkarsız ilişkilerinin etkili olduğu kanısını ben kabul edip devam ediyorum. fotoğraf sanatındaki ana akım batının elinde ve bütün küre kültürü bu izin peşinde. farklı ve yerel kültürel eserlere rastlansada, genel anlamda örnek site takip edildiğinde batı etkisi ağır basıyor. cg(computer graphic) yani bilgisayarlı görsel ifadelerin ağırlığını ise doğu çekiyor, japon ağırlıklı, kore, singapur ve malezyalı sanatçıların etkilerinin orta avrupayı çokça, marvelin, disney, warner'ın koruması altındaki amerikayı ise bölerek etkilediği görülüyor. yani küre kültürü sanat anlayışı çekişmeli etkileşimler altında iyi olanın kazandığı bir arena gibi. elbette çıkarlı ilişkilerin ortaya çıkardığı reklam sektörü ve reklam sanatının küre kültüründe ayrı bir başlığı olması gerektiğini savunuyorum. fakat tutucu avrupa ve amerkinanın bu küre kültürünün sanat anlayışına karşı ketum bir tutum izleyip, o kendi içinde özgürlükçü ve bir o kadar bağlayıcı bakışıyla kendi akımını şiddetle savunmakta.

bilgiye ulaşımın ve paylaşımın inanılmaz yüksek hızlara ulaştığı ve insan kapasitesini çokça aşan paylaşımın içinde kalmış küre insanı çok geçmeden kendini küre kültürüne teslim edecektir. küre şirketleri politikalarını her ne kadar yerel kültürler üzerine yoğunlaştırıp başarılarını arttırsalarda içinde bulunduğumuz bu dönemlerde, hızla etkin ve baskın kültürel eğilimin, gençlerin etkisiyle hızla standartlaşmış küre kültürüne dönüşeceğinden şüphe duymuyorum. multiempozisyonun kişilerin kontrolünde olamaması belkide kabullenmelerinde ne büyük engel olacak olsada, yine aynı özelliği sınırlarını kendinin belirlediği kültürel bi birliktelik ve kendi içinde zenginlik oluşturacaktır, çeşitlilik ve bölük pörçüklükten kaynaklanan zenginliğin yanında.

basit bir iki küre kültürüne örnek olarak aklıma gelense;
-kahvehanemde pufların üzerine serilip nargile ile milkshake içmek (ben yaptım, inanılmaz bir türk ezgili milkshake içtim).
-dürümcüde adana yerken MTV europe izlemek, çoşmak. (ben yapmadım, yapamam zaten öle şeler. tamamen kurgusal bu)
-Japon dilini, izlediğim animelerin ingilizce alt yazılarından anlamak. (türkiyede anime izleyen gençler ister istemez buna maruz kalıyorlar)
-gitarla türkü çalınması.
-almanca arabesk.

şimdi bunların kültürle alakası ne, hemen ilk örnekte açıklayayım, ne nargile kültürüme ait nede milkshake. nargile için itiraz etmeyin kelime bile türkçe değil. ve bunları kahvehanede yaptığımdan multiempozisyonun ne kadar başarılı olabileceğini anlatmış olduğumu düşünmekteyim.

küre kültürü toplum mühendislerinin en büyük öneme sahip aracı olmalıdır. iyi bir toplum mühendisi küre kültürünün eğlence sekteründen direkt etkilenmiş gençler sayesinde yaygınlaşacağını unutmamalıdır...

  © Blogger template 'Perhentian' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP